Kibyra ve Kibyratis neredir
Kibyra, antik dönemde Likya, Karya, Pisidya ve Frigya kültür bölgelerinin kesişme noktasında, kuzeyi güneye ve doğuyu batıya bağlayan ticaret yollarının tam merkezinde konumlanır. Bölge erken dönemlerde “Kabalia”, Roma İmparatorluk Dönemi’nde ise “Kibyratis” olarak bilinmektedir. Anlamı henüz kesin olarak bilinemese de Kibyra adı, Hellence bir ad değildir. Ortak kanı, sözcüğün Geç Tunç Çağı’ndan itibaren Batı ve Güneybatı Anadolu’da yaygın olarak kullanılan Eski Anadolu budunlarından Luvi Halklarının konuştuğu dile ait olduğu ve bu bilmediğimiz ilk adlandırmanın Hellen ağzında “Kibyra” formuna dönüştürüldüğüdür. Amasyalı gezgin Strabon’un kayıtlarına göre, Kibyralılar aslen Lidyalı olup buradan göç ederek Kabalis bölgesine gelirler. Strabon, bu göçmenlerin gelir gelmez yörede etkinlik kurup burada oturan Pisidyalıları ve diğer halkları boyundurukları altına aldıklarını ve çok geçmeden yerleşim alanlarını değiştirerek çevresi 100 stadia’ya ulaşan bir kent kurduklarını bildirmektedir. Aynı kaynakta Kibyra’da Lidce, Solymce, Pisidce ve Hellence olmak üzere dört farklı dilin konuşulduğu da vurgulanmıştır. Strabon’un kentin taşınmasıyla ilgili bu anlatımı, Kibyra’ya yaklaşık 18 km. uzaklıktaki Uylupınar antik yerleşmesindeki arkeolojik bulgularla da desteklenir. Gölhisar’a bağlı Uylupınar Köyü çevresindeki ve Gölhisar Gölü kıyısındaki kayalık tepeliklere yayılmış görünen yerleşim, Erken Demir Çağ’dan başlayıp süreklilik gösteren buluntulara sahiptir. Yani bu yerleşim, Kibyralılar’ın, olasılıkla M.Ö. 4. – 3. yüzyıllarda, bugün görülebilen kentlerine taşınmadan önce yerleştikleri alandır. Kentin bugün görülebilen tüm mimari kalıntıları Roma Dönemi’ne aittir.
Kibyra, II. Eumenes (M.Ö. 197-159) zamanında Bergama Krallığı egemenliğinde görünmektedir. Hemen sonrasında Kibyra ve yakın çevresinde konumlanmış antik kentlerden Bubon, Balboura ve Oinoanda’dan teşekkül dörtlü ortak meclisin (Kabalis Tetrapolisi / Kabalis Bölgesi Dört Kent Birliği) M.Ö. 2. – 1. yüzyıllarda, yörenin politik tarihinde önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Dörtlü Meclis, kentlerin temsilciler aracılığıyla katıldıkları oylama esasına göre düzenlenmiş bir karar alma mekanizması görünümündedir. Bu siyasi birlikte sadece Kibyra iki oy hakkına sahipken, diğer üç kent birer oy hakkına sahiptir. Strabon’a göre Kibyra, bu birliğin ordusuna 30 bin piyade ve 2 bin atlı süvari çıkarabildiği için iki oy hakkına sahiptir. Tarihsel kayıtlar söz konusu birliğin M.Ö. 82 yılında Roma generali Murena tarafından dağıtılarak ortadan kaldırıldığını gösteriyor. Nitekim bu tarihten sonra Kibyra, Asia Eyaletine ve diğer kentler Likya Birliği’ne dahil edilmiştir. Roma İmparatorluk Dönemi’nde ise Asia eyalet valisinin yargı merkezi olmuştur.
M.S. 23 yılında meydana gelen büyük bir deprem sonucunda yerle bir olan kente; o zamanki Roma İmparatoru Tiberius 5 yıl için vergi affı getirmiş, ayrıca para yardımında da bulunmuştur. Böylelikle kent yeniden inşa edilebilmiş ve Kibyralılar imparatora olan minnettarlıklarını kentlerinin adını “Caesarea Kibyra” olarak değiştirerek göstermişlerdir.
Kibyra ana kenti birbirinden derin yarlarla ayrılan hakim üç tepelik üzerinde oturmaktadır. Bu tepelik alanlar üzerinde kamu, sivil ve dini yapıların belli bir bütünlük oluşturacak biçimde, simetrik düzenlendiği görülür. Yapılar, tepelik teraslanarak göl ve ova manzarasına hakim konumda ve hiçbir yapı bir diğerinin manzarasını kesmeyecek biçimde yerleştirilmişlerdir. Kentin çok ve çeşitli mimari tipleri barındıran Nekropolü (Mezarlık) üç yandan kamu yapılarının yoğun olarak görüldüğü ana tepeliği çevreler. Bu yapılar doğuda Stadion’dan batı uçtaki Tiyatro ve Meclis Binası’nın oturduğu sırt arasında yoğunlaşmıştır. Aynı aks üzerinde, ana cadde, ikincil yollar, yine idari ve yargı binası işlevli bazilika, tapınaklar, sosyal ve ticari çarşı – pazar yeri (Agora) yanı sıra; kentin ekonomik yaşamının canlılığını belgeleyen küçük işletmelerin bulunduğu görülür. Antik kaynaklar ve yazıtlardan okunan bilgilere göre; Kibyra özellikle demir işleme, dericilik ve at yetiştiriciliğinde ünlüdür. Yapılan araştırmalar sonucunda özellikle seramik üretiminin çok yoğun olduğu tespit edilmiştir.
Kibyra ve Kibyratis’in tarihi
- Uylupınar-Göladası Erken Demir Çağ Yerleşimi
Strabon’un kaydettiği ve arkeolojik çalışmaların sonuçlarına göre, Kibyra antik kenti bugünkü yerine olasılıkla Erken Helenistik Dönem’de (M.Ö. 4. – erken 3. yüzyıl) taşınmıştır. Tunç Çağ, Erken Demir Çağ ve Klasik Dönem’de Kibyra halkının yerleşim yeri olarak öngörülebilecek tek yer, Kibyra’ya yaklaşık 15 km. uzaklıkta bulunan Gölhisar Gölü’nün hemen kıyısında konumlanan Uylupınar – Göladası yerleşmesidir. Buradaki yerleşimin Tunç Çağ’dan başlayarak Demir Çağ’da kesintisiz şekilde devam ettiği bilinmektedir. Bu önemi nedeniyle Kibyra’dan ayrı düşünülemeyecek ve Kibyra’nın erken tarihini aydınlatacak Uylupınar – Göladası yerleşmesinde yoğun ve sistematik bir yüzey araştırma gerekmektedir. Önceleri Burdur Müzesi ve kazı ekibimiz tarafından yapılan araştırmalara göre, hem Göladası’nda, hem yanındaki tepelerde (Toprak Tepe, Kabakkırı, Gavurdamı) yerleşime ait izler (seramik) ve Nekropol kalıntıları yüzeyde görünmektedir. Ayrıca kayalık tepede gözlemlenen, Frig açık hava tapınaklarıyla özdeş kaya döşemleri de bölgesel tarihle ilgili bu yerleşimin önemini belirtir.
- Sorkun Höyük
Bölgede yapılan araştırmalarda kente yakın olarak tespit edilen Kibyra halkının Göladası Uylupınar yerleşkesinden önceki yurt yeri olarak ova içerisinde öngörülebilecek tek yer, Son kültürü veren Sorkun Höyük’tür. Bu yerleşim yeri Kibyra Antik Kentine 6 km. mesafede Çavdır-Gölhisar karayolu üzerinde Sorkun Köyü sınırlarında yer almaktadır. Höyükte sistematik bir kazı yapıldıktan sonra öngörülerimiz bilimsel olarak desteklenecektir. Bu yönde çalışmalarımız devam etmektedir.